SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
Köşe Yazarı
SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
 

OMERTA YASASI

OMERTA YASASI Gabriel García Márquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanını okumayan kaldı mı bilmiyorum… Kolombiya’da sakin bir kasabada geçen roman, daha ilk sayfalarında kimin nasıl öldürüleceğini açıklar. Bunu bilmenize rağmen okumaya devam edersiniz. Ortada bir “sözde” namus cinayeti vardır. Üstelik tüm kasaba neredeyse bilir; kimin, kimi, nasıl öldüreceğini ama kimse ses çıkarmaz, engel olmaya kalkışmaz. Herkes bir diğerinden bekler ya da olmayacağını ümit eder.  Olaydan yıllar sonra kasaba sakinleriyle konuşmaya başlar yazar. Herkes içindekini döker. Yılların suskunluğu biter. Bu yazıyı “Narin ve onun gibi katledilen çocuklara” ses olmak için yazıyorum. O kadar çok yazıldı, anlatıldı ki bu olay haklı olarak usanmış olabilirsiniz.  Biraz hatırlatma biraz bilgilendirme yazısı olacak. Sonuna kadar okumazsanız da anlarım sizi. Önce kadın sonra anne sonra sosyolog kimliğimle farklı açılardan bakmak istedim konuya. Leyla, Ecrin, Eylül, İkranur, Gizem, Mert, Ufuk, Müslüme, Sami Yusuf, Irmak… En son Sıla ve Narin… Kısacık hayatlarının nasıl noktalandığını hatırlayanınız var mı? İnternet üzerinden arama yaparak hatırlatın kendinize. Çünkü bu çocuklar ve yaşanılan olayların vahşeti son olmayacak. İlk de değiller zaten. Sadece bizim ülkemizde değil dünyanın pek çok yerinde çocuklar kayboluyor, satılıyor, taciz ve tecavüze uğruyor, öldürülüyor. Gönül isterdi ki Nazım’ın dediği gibi; “Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.” Maalesef değişen çocukların isimleri, günden güne katlanarak devam ediyor vahşet. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2023’te "çocuk istismarı" suçundan açılan dosya sayısı 31 bin 216. Sadece bir yılda… Sıla bebeği hatırladınız mı? 2 yaşında, o minicik bedeninde 42 diş iziyle bilinci kapalı hastaneye götürülmüştü. Muayene sonunda cinsel istismara uğradığı da kesinleşmişti. Annesi de dâhil 5 kişi tutuklandı. Sıla ise hâlâ yoğun bakımda. 2 yaşındaki bebeği istismar eden 2 çocuk! Ve olayı örtbas eden Anne! Adalet Bakanlığı verilerine göre cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara dair dosya sayısı 187 bin 336. “Çocukların cinsel istismarı” ile ilgili dosya sayısı 66 bin 138! “Reşit olmayanlar cinsel ilişki suçu” dosya sayısı 27 bin 674! 15-17 yaş grubunda 6 bin 505, 15 yaş altında 130 çocuk doğum yapmış. 15 yaş altı doğum yapan çocuklardan dördü ikinci defa doğum yapmış.   15-17 yaş grubunda doğum yapan 6 bin 505 çocuğun 535’i ikinci, 31’i üçüncü kez doğum yapmış. Yücel Ceylan’ın (Bilmeyenler için; Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği (UCİM) kurucusu ve Genel Başkan Yardımcısı) açıklamasına göre “2016-2023 yılları arasında, ülkemizde kaybolan çocuk sayısı 104.531…” 7 yılda 104.531 çocuk… Yılda 14.933 çocuk… Ayda 1.244 çocuk… Rakamların büyüklüğünü fark ettiniz mi? Bir yandan da sürekli akla mantığa ve vicdana sığmayan açıklamalar yapan sözde hocalar, sosyal medyada canlı yayınlarda sapkın açıklamalar yapan sözde yetişkin erkekler… Kaç cephede birden veriyoruz bu savaşı… İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G.'nin henüz 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile dini nikâhla evlendirilerek yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin davayı hatırlarsınız… Dönemin adalet bakanı gazetecilere “küçüğün rızası var” diye açıklamada bulunmuştu. “Bunlar tecavüzcü değil, bunlar cinsel istismar suçunu zorla işlemiş olan kişiler değil. Bunlar tamamen ailelerin ve küçüğün de rızasıyla yapılmış işler” demişti. Küçüğün rızası mı? Dünya Sağlık Örgütü’nce “çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar” çocuk istismarı olarak kabul edilmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesine göre “Daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” Çocukluk yaşamın temel bir aşamasıdır ve etkisi tüm yaşam boyu devam eder. Uluslararası Çocuk Hakları Komisyonu (ICRC) çocuğu, 18 yaşını doldurmamış, haklara sahip bir birey olarak tanımlamakta ve tanım kapsamına gençleri de almaktadır. O zaman da sesimiz çıkmıştı. Yine belli bir kesimin tabii… Yıllarca eğitim hakkından yoksun bırakılan, psikolojik, fiziksel ve ekonomik anlamda şiddet gören ve hayatın böyle olması gerektiğine inandırılan kadınlardan bir tepki gelmemişti. 2016 yılında Sosyal Doku (!) Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız, “7 yaşında bir kız çocuğu, 25 yaşında erkek çocuğu ile veya 7 yaşında bir erkek çocuğu, 25 yaşında bir kız ile nikâhlanabilir. Nikâhlanmalarında sakınca yoktur. Evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında nikâha engel bir durum yoktur” demişti. Yapılan suç duyurusu ise takipsizlik kararıyla sonuçlanmıştı. Hani “Daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” dı? Narin’in katledilmesine dönelim tekrar… 20 haneli bir köyde öldürüldü Narin… Çoğu akraba olan bir köyde… Kedi kuşa saldırsa herkesin haberi olabilecek kadar izole bir köyde… “Bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız. Konu çok hassas olduğu için onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz” diye bir milletvekili açıklaması bile duyduk, gördük, okuduk. Eğer bir suç işlemek istiyorsan ama suçlanmak istemiyorsan tek yapman gereken etrafına bir kalabalık toplamak. Çünkü bir suçu yeterince büyük bir kalabalıkla birlikte işlersen o artık suç değildir. Tüm köy olayla ve şahıslarla ilgili bilgi sahibi. Lakin köyde OMERTA YASASI* hâkim. Herkes her şeyi biliyor, kimse hiçbir şey anlatmıyor. Söz konusu çocuk, kadın ve sokak hayvanı olduğunda gözler kör, kulaklar sağır oluyor. Bir avuç insan çırpınıp seslerini duyurmaya çalışıyor. Sesi çok çıkanlar da malum… Eğitim sisteminin sürekli değişmesi ve içinin boşaltılması, eğitimin yerini ezberin ve sınıf geçmenin alması, bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde bir kesimin karanlıkta bırakılması, kabadayılığın, vergi kaçırmanın, kolay para kazanmanın öne çıkması, erkek hegemonyasının baskın olduğu kültürün pompalanması ve kadınların, çocukların, doğaya ait olan her şeyin yok sayılması, bu davranışların temelini oluşturan unsurlar… “Kurtla birlikte öldürür, çobanla birlikte yer, sahibiyle birlikte yas tutar.” diye boşuna dememiş atalar… Yakıp Kadri Karaosmanoğlu, “Yaban” romanında şöyle yazar :"Anadolu, düşmana yol gösteren köy ağalarının; burnu çökmüş sahte sofuların türediği yerdir". Aydınlık günlere kavuşmak dileğiyle… “Bir çocuğun eline kalem verdiğinizde, ona dünyayı değiştirme gücünü de vermiş olursunuz.” Yaşar Kemal – Kalemler   *Omerta Yasası: Mario Puzo'nun bir romanının adıdır. Aynı zamanda Omerta, İtalyan mafyası kökenli bir terim olup, mafya içindeki bir suskunluk ve sadakat kuralını ifade eder. Bu yasa, suç örgütleri içerisinde sıkça karşımıza çıkar ve üyelerin, suçlara tanık olsalar dahi polis veya yetkililerle işbirliği yapmamaları gerektiğini vurgular.
Ekleme Tarihi: 16 Eylül 2024 - Pazartesi

OMERTA YASASI

OMERTA YASASI

Gabriel García Márquez’in “Kırmızı Pazartesi” romanını okumayan kaldı mı bilmiyorum… Kolombiya’da sakin bir kasabada geçen roman, daha ilk sayfalarında kimin nasıl öldürüleceğini açıklar. Bunu bilmenize rağmen okumaya devam edersiniz. Ortada bir “sözde” namus cinayeti vardır. Üstelik tüm kasaba neredeyse bilir; kimin, kimi, nasıl öldüreceğini ama kimse ses çıkarmaz, engel olmaya kalkışmaz. Herkes bir diğerinden bekler ya da olmayacağını ümit eder.  Olaydan yıllar sonra kasaba sakinleriyle konuşmaya başlar yazar. Herkes içindekini döker. Yılların suskunluğu biter.

Bu yazıyı “Narin ve onun gibi katledilen çocuklara” ses olmak için yazıyorum. O kadar çok yazıldı, anlatıldı ki bu olay haklı olarak usanmış olabilirsiniz.  Biraz hatırlatma biraz bilgilendirme yazısı olacak. Sonuna kadar okumazsanız da anlarım sizi. Önce kadın sonra anne sonra sosyolog kimliğimle farklı açılardan bakmak istedim konuya.

Leyla, Ecrin, Eylül, İkranur, Gizem, Mert, Ufuk, Müslüme, Sami Yusuf, Irmak… En son Sıla ve Narin… Kısacık hayatlarının nasıl noktalandığını hatırlayanınız var mı? İnternet üzerinden arama yaparak hatırlatın kendinize. Çünkü bu çocuklar ve yaşanılan olayların vahşeti son olmayacak. İlk de değiller zaten. Sadece bizim ülkemizde değil dünyanın pek çok yerinde çocuklar kayboluyor, satılıyor, taciz ve tecavüze uğruyor, öldürülüyor.

Gönül isterdi ki Nazım’ın dediği gibi;

“Çocuklar öldürülmesin

şeker de yiyebilsinler.”

Maalesef değişen çocukların isimleri, günden güne katlanarak devam ediyor vahşet.

Adalet Bakanlığı verilerine göre 2023’te "çocuk istismarı" suçundan açılan dosya sayısı 31 bin 216.

Sadece bir yılda…

Sıla bebeği hatırladınız mı? 2 yaşında, o minicik bedeninde 42 diş iziyle bilinci kapalı hastaneye götürülmüştü. Muayene sonunda cinsel istismara uğradığı da kesinleşmişti. Annesi de dâhil 5 kişi tutuklandı. Sıla ise hâlâ yoğun bakımda.

2 yaşındaki bebeği istismar eden 2 çocuk! Ve olayı örtbas eden Anne!

Adalet Bakanlığı verilerine göre cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara dair dosya sayısı 187 bin 336.

“Çocukların cinsel istismarı” ile ilgili dosya sayısı 66 bin 138!

“Reşit olmayanlar cinsel ilişki suçu” dosya sayısı 27 bin 674!

15-17 yaş grubunda 6 bin 505, 15 yaş altında 130 çocuk doğum yapmış.

15 yaş altı doğum yapan çocuklardan dördü ikinci defa doğum yapmış.

 

15-17 yaş grubunda doğum yapan 6 bin 505 çocuğun 535’i ikinci, 31’i üçüncü kez doğum yapmış.

Yücel Ceylan’ın (Bilmeyenler için; Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı İle Mücadele Derneği (UCİM) kurucusu ve Genel Başkan Yardımcısı) açıklamasına göre “2016-2023 yılları arasında, ülkemizde kaybolan çocuk sayısı 104.531…” 7 yılda 104.531 çocuk… Yılda 14.933 çocuk… Ayda 1.244 çocuk… Rakamların büyüklüğünü fark ettiniz mi?

Bir yandan da sürekli akla mantığa ve vicdana sığmayan açıklamalar yapan sözde hocalar, sosyal medyada canlı yayınlarda sapkın açıklamalar yapan sözde yetişkin erkekler…

Kaç cephede birden veriyoruz bu savaşı…

İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G.'nin henüz 6 yaşındayken 29 yaşındaki mürit Kadir İstekli ile dini nikâhla evlendirilerek yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına ilişkin davayı hatırlarsınız… Dönemin adalet bakanı gazetecilere “küçüğün rızası var” diye açıklamada bulunmuştu.

“Bunlar tecavüzcü değil, bunlar cinsel istismar suçunu zorla işlemiş olan kişiler değil. Bunlar tamamen ailelerin ve küçüğün de rızasıyla yapılmış işler” demişti. Küçüğün rızası mı?

Dünya Sağlık Örgütü’nce “çocuğun sağlığını, fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkileyen bir yetişkin, toplum veya ülkesi tarafından bilerek veya bilmeyerek yapılan davranışlar” çocuk istismarı olarak kabul edilmektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesinin 1. Maddesine göre “Daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” Çocukluk yaşamın temel bir aşamasıdır ve etkisi tüm yaşam boyu devam eder. Uluslararası Çocuk Hakları Komisyonu (ICRC) çocuğu, 18 yaşını doldurmamış, haklara sahip bir birey olarak tanımlamakta ve tanım kapsamına gençleri de almaktadır.

O zaman da sesimiz çıkmıştı. Yine belli bir kesimin tabii… Yıllarca eğitim hakkından yoksun bırakılan, psikolojik, fiziksel ve ekonomik anlamda şiddet gören ve hayatın böyle olması gerektiğine inandırılan kadınlardan bir tepki gelmemişti.

2016 yılında Sosyal Doku (!) Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız, “7 yaşında bir kız çocuğu, 25 yaşında erkek çocuğu ile veya 7 yaşında bir erkek çocuğu, 25 yaşında bir kız ile nikâhlanabilir. Nikâhlanmalarında sakınca yoktur. Evlilik için bir yaş söz konusu değildir. 10 yaşında, 7 yaşında, 6 yaşında nikâha engel bir durum yoktur” demişti. Yapılan suç duyurusu ise takipsizlik kararıyla sonuçlanmıştı. Hani “Daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, 18 yaşına kadar her insan çocuk sayılır.” dı?

Narin’in katledilmesine dönelim tekrar… 20 haneli bir köyde öldürüldü Narin… Çoğu akraba olan bir köyde… Kedi kuşa saldırsa herkesin haberi olabilecek kadar izole bir köyde… “Bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler var. Çünkü aile de bizim dostlarımız. Konu çok hassas olduğu için onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz” diye bir milletvekili açıklaması bile duyduk, gördük, okuduk.

Eğer bir suç işlemek istiyorsan ama suçlanmak istemiyorsan tek yapman gereken etrafına bir kalabalık toplamak. Çünkü bir suçu yeterince büyük bir kalabalıkla birlikte işlersen o artık suç değildir.

Tüm köy olayla ve şahıslarla ilgili bilgi sahibi. Lakin köyde OMERTA YASASI* hâkim. Herkes her şeyi biliyor, kimse hiçbir şey anlatmıyor.

Söz konusu çocuk, kadın ve sokak hayvanı olduğunda gözler kör, kulaklar sağır oluyor. Bir avuç insan çırpınıp seslerini duyurmaya çalışıyor. Sesi çok çıkanlar da malum…

Eğitim sisteminin sürekli değişmesi ve içinin boşaltılması, eğitimin yerini ezberin ve sınıf geçmenin alması, bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir dönemde bir kesimin karanlıkta bırakılması, kabadayılığın, vergi kaçırmanın, kolay para kazanmanın öne çıkması, erkek hegemonyasının baskın olduğu kültürün pompalanması ve kadınların, çocukların, doğaya ait olan her şeyin yok sayılması, bu davranışların temelini oluşturan unsurlar…

“Kurtla birlikte öldürür, çobanla birlikte yer, sahibiyle birlikte yas tutar.” diye boşuna dememiş atalar…

Yakıp Kadri Karaosmanoğlu, “Yaban” romanında şöyle yazar :"Anadolu, düşmana yol gösteren köy ağalarının; burnu çökmüş sahte sofuların türediği yerdir".

Aydınlık günlere kavuşmak dileğiyle…

“Bir çocuğun eline kalem verdiğinizde, ona dünyayı değiştirme gücünü de vermiş olursunuz.”

Yaşar Kemal – Kalemler

 

*Omerta Yasası: Mario Puzo'nun bir romanının adıdır. Aynı zamanda Omerta, İtalyan mafyası kökenli bir terim olup, mafya içindeki bir suskunluk ve sadakat kuralını ifade eder. Bu yasa, suç örgütleri içerisinde sıkça karşımıza çıkar ve üyelerin, suçlara tanık olsalar dahi polis veya yetkililerle işbirliği yapmamaları gerektiğini vurgular.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekirdagmedyasesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.